Şizofreni günlükleri olarak adlandırdığım,basit,gösterişsiz,sade mekan.Burda size,lucifer'a ve en önemlisi kendime yalanlar söyleyip avunabilirim,işte ! Sonunda yalnızım...
25 Aralık 2011 Pazar
11 Aralık 2011 Pazar
Üç bilinmeyenli ruh halleri
Ve perde;
Yüreğimi alıkoyan bir yalnızlığın tam ortasında,
En sensiz hâlim can veriyor şimdi.
Nefesinden uzak,
Nefessiz kalınan vakitlerce
Katledilen masum bir duygu gibi..
Ve sahne;
Can çekişmlere nâzır,
Kırgın bir melek,
Ağlamaklı siyahın ayrılık yeşiline
Yalvardığını yazıyor gökyüzüne
Tüm kutsallıklar yerle bir...
Ve oyun;
Tenine dokunduğumda bozuk ritimli sevişmelere inat
Soğuk rüzgarlar estirirken tanrı,
Ben sana sığınırdım sensizlikten
Çocuk aklı işte !
Nerden bilsin yanında nefesini de götürür giden...
Yüreğimi alıkoyan bir yalnızlığın tam ortasında,
En sensiz hâlim can veriyor şimdi.
Nefesinden uzak,
Nefessiz kalınan vakitlerce
Katledilen masum bir duygu gibi..
Ve sahne;
Can çekişmlere nâzır,
Kırgın bir melek,
Ağlamaklı siyahın ayrılık yeşiline
Yalvardığını yazıyor gökyüzüne
Tüm kutsallıklar yerle bir...
Ve oyun;
Tenine dokunduğumda bozuk ritimli sevişmelere inat
Soğuk rüzgarlar estirirken tanrı,
Ben sana sığınırdım sensizlikten
Çocuk aklı işte !
Nerden bilsin yanında nefesini de götürür giden...
16 Eylül 2011 Cuma
Daha önce dediğim gibi; ''kendimi aştım -evet aştım ve düştüm-''
Yaklaşık üç saatlik liste başa sarar... -yine aynı şarkı;eternal sunshine
Beck hansen'ın sesiyle,kanlı canlı ve oldukça sadist bi parça-
Şimdi dinleyenler diycek ki ''Ne alaka gayet slow güzel bi parça.'' Öyle ya aslında ama gel gör ki filmin hikayesiyle özdeşleştiği için can sıkıcı bi bakıma.Kötü demiyorum can sıkıcı -bu ne dimah ? salya sümük hale getirir insanı dimah-
Beck hansen'ın sesiyle,kanlı canlı ve oldukça sadist bi parça-
Şimdi dinleyenler diycek ki ''Ne alaka gayet slow güzel bi parça.'' Öyle ya aslında ama gel gör ki filmin hikayesiyle özdeşleştiği için can sıkıcı bi bakıma.Kötü demiyorum can sıkıcı -bu ne dimah ? salya sümük hale getirir insanı dimah-
12 Eylül 2011 Pazartesi
7 Eylül 2011 Çarşamba
Takılıp kaldım...
Hala yalnız mısın ?
Sadece özgür...
Peki mutsuz ?
Sadece alışmış.
Peki ya,aşık ?
Sadece eksik...
Geçen gece paylaştığım şarkıdan ufak bi kısım işte-
Dedim ya takılıp kalıyorum bazen.Geçmişi hatırlatan,can yakan ne varsa en mazoşist ruh hallerime bürünmüşcesine kalbimin en parçalanası yerine takıyorum,sonrasında yırtarcasına bi uzaklaşma çabası...
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bazen bazı kişi,kurum ve kuruluşları çok özlüyorum. Kişiden kastım insan işte,doğa şartlarına en az dayanıklı olan odun parçası,içi kurtlu,çürümüş vs... Kurum ve kuruluş içinse tek açıklamam aşkı devredilebilir kar amaçlı kurum haline getirebilen insanlardan nefret ettiğimi söylememdir -nası bi cümle oldu o ya- Kar amaçlı kuruluşları özler olduk demek ki ? Tıkandım yine,yarıda kesiyorum sonradan tamamlarım...
Sadece özgür...
Peki mutsuz ?
Sadece alışmış.
Peki ya,aşık ?
Sadece eksik...
Geçen gece paylaştığım şarkıdan ufak bi kısım işte-
Dedim ya takılıp kalıyorum bazen.Geçmişi hatırlatan,can yakan ne varsa en mazoşist ruh hallerime bürünmüşcesine kalbimin en parçalanası yerine takıyorum,sonrasında yırtarcasına bi uzaklaşma çabası...
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bazen bazı kişi,kurum ve kuruluşları çok özlüyorum. Kişiden kastım insan işte,doğa şartlarına en az dayanıklı olan odun parçası,içi kurtlu,çürümüş vs... Kurum ve kuruluş içinse tek açıklamam aşkı devredilebilir kar amaçlı kurum haline getirebilen insanlardan nefret ettiğimi söylememdir -nası bi cümle oldu o ya- Kar amaçlı kuruluşları özler olduk demek ki ? Tıkandım yine,yarıda kesiyorum sonradan tamamlarım...
6 Eylül 2011 Salı
Önermeler;Özlemek anlamsızdır...
Ben,sen,o.
Üçüncü tekil şahıslı gözyaşlarının düşmesi gibiydi yaşamak…
Bap/84.1
Havada geç kalınmışlığın sebep olduğu keskin kan kokusu... Kim bilir nerde,hangi duygunun canına kast etti üç bilinmeyenli ruh hallerimiz.Kim bilir.. sormak yersiz kimse bilmez ya.Bu gece uzun zamandan beri ilk kez bişeyleri,birilerini özlemeye başladım.Garip; özlediğim ne varsa zamanında kendi elimle ateşe vermiştim.O zaman hiç canım yanmamıştı,yüreğim de acımadı,kalpsiz canavarın tekiydim işte -Şimdilerde aynaya bakamama sebebim de budur- Nasıl bu hale geldim ki ben,halbuki gerçekten sevebilmiştim-di-.Batuhan abinin de dediği gibi; ''Sonu ölümle biten masum oyunlarda adının harflerini kullanıyorum ilk önce,bu yüzden ilk asılan hep ben oluyorum.'' Ben oyunun sonunu bekleyemedim sanırım.
Soru sorup durma lucifer,yalnızlıkla sadece arkadaşız...
4 Eylül 2011 Pazar
3 Eylül 2011 Cumartesi
Dönüşüm muhteşem ''olmeycak'' zira pancara döndüm
Ya baktım da en son yirmi altısında bişeyler yazmışım.Ayıptır söylemesi tatildeydim.-tatil ama ne tatil apart denize uzak habire git gel her yerim yandı,zaten nası bi saçmalıksa sahilde yanamadım paso git gel yaparken yandım.İyicene beyaz azıcık da kansız olduğum içün bronzlaşma şansım yok zati,anca pancar kırmızısı elde edebiliyorum sonuç olarak,o da acı veriyo la.Allahtan şıkıdam cafe var -reklam yaptım gökhan ağabey hani param- güneş tepeye vardığında gtüm altında kalmaya yemiyosa hemen oraya kaçıyorum,hem kölke hem serün,kızlar falan filan (.p) Millet deniz kenarına gider yüzer hem elimden geldiğince iç kesimlerde kalmaya çalıştım,niyeyse,benim sahilde geçirdiğim vakit gece bir ile sabah yedi arası sayın seyirciler.Ay banyosu diye bişey keşfettim.bi b.ka yaramıyo ama güsel fantassi sonuçta ?? Gece denize giricek oldum yimedi,oturdum sahildeki köpeklerle oynaştım,ben onları ısırdım onlar beni. vs. vs. vs. anlatıcak bişey yok ya maksat satır doldurmak.gerçi bunu okurken bu satıra kadar fark etmediyseniz olaya yeni bi boyut kazandırmış oluyosunuse z -tebrikler babayı kazandınız-.Neyse saat ikiye geliyo,erken ama yatıcam çok yoruldum...
26 Ağustos 2011 Cuma
Gece gece kafa açanlar part1;
Gece gece kafa açanlar bölümünde bugün ki konumuz;Enformasyon paradoksu -bu arada saat sabahın iki buçuğu-
Öncelikle kelime algılarından başlayalım;
Enformasyon kelimesi sözlük dilinde ''bilgilerin sistematik işlenmesidir,bilhassa elektronik araçlar yardımıyla yapılan otomatik işlenimdir.''denebilir.
Paradoks ise görünüşte doğruluğu kesin olan bir olgu ya da olgular topluluğunun sezgiye karşı bir sonuç ya da sonuca karşı bir çelişki yaratmasıdır.
Fizikte ise enformasyon paradoksu uzun zamandır çözülememiş bir ''temel fizik'' meselesidir.
Geneli ''karadelikler'' üzerine yoğunlaşmış olup,üstünde çalışmaların yapılmasının zor olduğu bir alandır.
Saçsızlık kuramı nedeniyle karadelikleri kapsayan kısımları deneyimle,algılarla edinilen bilgi -a posteriori- olarak saptamak mümkün değildir.Yani normal fiziğin karşıladığı durumların çok ötesindedir ki bu da kuantum bazlı teorilerin üstünden ilerlemeyi gerektirir. -Klasik fizik nesnelerin momentum ve konum bilgilerini kullanarak çeşitli kuvvet alanları altında nasıl hareket etmeleri gerektiğini bulmaya çalışır,yani modelleme ile çözümlenebilen durumları göz önüne serer- (gtün yiyosa karadelik modellemesi için hesaplama yapsana)
Dışardan yapılan bi gözlemlemede enformasyon yok olmuş sayılamaz,-karadeliğe düşen bi maddenin akıbetini ışık yılı uzaklıklar düşünülürse teee bilmem kaç sene sonra görebiliyos çünkü- Peki karadeliği oluşturan tekillik (!) kayıp mıdır değil midir lan. Kafam karıştı benim ya.İşte bak burda devreye elimizde bi kuantum çekim kuramı olması gerekli.Ki bu da elimizde şu sonucu koyuyo -o nasıl iç gıcıklayıcı bi cümle oldu ya- karadeliğin sadece olay ufkuna -bu ortada vıcı vıcı dönen yer- bağlı olan entropi (sistem düzensizliği,işe çevrilmeyen bi halta yaramayan termal enerji bi bakıma) sınırlı veya bitmiş bir niceliğin olabiliceğini gösterir -insanoğlu ya herşeyi illa kalıba sokucak mk sokarım böyle kurama- İş daha uzarsa hawking ışınımı,lense thirring etkisi gibisinden gidiyo.Ve saat üç oldu.Evet yazımı bitirmem yarım saat aldı ne var lan ? Başım ağrıdı zaten,yatıyorum ben hadi mucuk...
Öncelikle kelime algılarından başlayalım;
Enformasyon kelimesi sözlük dilinde ''bilgilerin sistematik işlenmesidir,bilhassa elektronik araçlar yardımıyla yapılan otomatik işlenimdir.''denebilir.
Paradoks ise görünüşte doğruluğu kesin olan bir olgu ya da olgular topluluğunun sezgiye karşı bir sonuç ya da sonuca karşı bir çelişki yaratmasıdır.
Fizikte ise enformasyon paradoksu uzun zamandır çözülememiş bir ''temel fizik'' meselesidir.
Geneli ''karadelikler'' üzerine yoğunlaşmış olup,üstünde çalışmaların yapılmasının zor olduğu bir alandır.
Saçsızlık kuramı nedeniyle karadelikleri kapsayan kısımları deneyimle,algılarla edinilen bilgi -a posteriori- olarak saptamak mümkün değildir.Yani normal fiziğin karşıladığı durumların çok ötesindedir ki bu da kuantum bazlı teorilerin üstünden ilerlemeyi gerektirir. -Klasik fizik nesnelerin momentum ve konum bilgilerini kullanarak çeşitli kuvvet alanları altında nasıl hareket etmeleri gerektiğini bulmaya çalışır,yani modelleme ile çözümlenebilen durumları göz önüne serer- (gtün yiyosa karadelik modellemesi için hesaplama yapsana)
Dışardan yapılan bi gözlemlemede enformasyon yok olmuş sayılamaz,-karadeliğe düşen bi maddenin akıbetini ışık yılı uzaklıklar düşünülürse teee bilmem kaç sene sonra görebiliyos çünkü- Peki karadeliği oluşturan tekillik (!) kayıp mıdır değil midir lan. Kafam karıştı benim ya.İşte bak burda devreye elimizde bi kuantum çekim kuramı olması gerekli.Ki bu da elimizde şu sonucu koyuyo -o nasıl iç gıcıklayıcı bi cümle oldu ya- karadeliğin sadece olay ufkuna -bu ortada vıcı vıcı dönen yer- bağlı olan entropi (sistem düzensizliği,işe çevrilmeyen bi halta yaramayan termal enerji bi bakıma) sınırlı veya bitmiş bir niceliğin olabiliceğini gösterir -insanoğlu ya herşeyi illa kalıba sokucak mk sokarım böyle kurama- İş daha uzarsa hawking ışınımı,lense thirring etkisi gibisinden gidiyo.Ve saat üç oldu.Evet yazımı bitirmem yarım saat aldı ne var lan ? Başım ağrıdı zaten,yatıyorum ben hadi mucuk...
25 Ağustos 2011 Perşembe
Önermeler; En çok da yalnızlık üşür...
Buz tutmuş gözyaşlarım,yamalı gülümsemelerimle,
Gidişine şahit olan sokaklar kadar ıssızım şimdi.
Ve üzgünüm…
Sadece birkaç hayal bırakabilirim sana,en sevdiğinden belki,
Ya da griye çalan anılardan bir demet,
Sen seç…
En olmadı çürük beyazı anımsatan soğuk bir ten
Kanı çekilmiş olsa dahi masum,
İstersen daha sıcak bedenler bulurum sana.
Gönlünce oyalanırsın,sevgiyi kirletmek günah değil ya !
Bırak assın kendini tekrar tekrar her müteveffa,
Ben,
Sana dair umutlarımı gizlemeye çalışırken,
Yalnızlık tonundaki fon resminin çıplaklığına…
//Batu (Batak)
Gidişine şahit olan sokaklar kadar ıssızım şimdi.
Ve üzgünüm…
Sadece birkaç hayal bırakabilirim sana,en sevdiğinden belki,
Ya da griye çalan anılardan bir demet,
Sen seç…
En olmadı çürük beyazı anımsatan soğuk bir ten
Kanı çekilmiş olsa dahi masum,
İstersen daha sıcak bedenler bulurum sana.
Gönlünce oyalanırsın,sevgiyi kirletmek günah değil ya !
Bırak assın kendini tekrar tekrar her müteveffa,
Ben,
Sana dair umutlarımı gizlemeye çalışırken,
Yalnızlık tonundaki fon resminin çıplaklığına…
//Batu (Batak)
Monologlar (!)
Evanescence'in solitude adlı parçası çalmaktadır;
Batuhan; Ömer lan;Bi mazoşistin en masum görebilceği intihar şekli sevmek sanki
Ömer;sanki değil öyle bence. mazoşizmin dorugundan. en masum tarz
B; Masumiyet kan tadı verdiği zaman sence kaç melek kovulur gökyüzünden ?
Ö;Meleği blmem de. bulutlar ağlar sanırım
B;Dramatize etmek gereksiz;yağmur zamanı gelince yağar zaten.Çicekler zamanı gelince açar,güneş zamanı gelince batar fakat insanlar zamanı gelmeden gider...
Ö;Nerden biliyorsun ki gidişlerinin zamanı gelmeden oldugnu
B;''En azından'' ölene kadar yanındayım diyen bi insan takriben bi buçuk gün sonra gidiyosa mesela,bu zamanı geldiği için midir
Ö;yukardan zamanı gelmiştir de. sol'undan gelmemiştir be usta
B; Solu bu kadar zayıf mıdır insanın...
Ö;Solun sevdiğine zayıftır. düşmanına güçlü
B;Yukardan geldiyse zamanı ve eğer zayıfsa sevilene karşı o zaman asıl sevilen başkadır bu kurama göre.Katılmıyorum,kendi kendime söylediklerim izin vermez; Kırgın bir melek
Ağlamalıklı siyahın ayrılık yeşiline
Yalvardığını yazıyor gökyüzüne,
Tüm kutsallıklar yerle bir…Ö;Ağlamalıklı siyahı ac biraz.
B;Önerme;gözlerim karanlıkta siyah-i
Ö;neden siyah kötünün rengi
B; Çünkü insanlar aptal.Siyah onların korkuları benimse sadece arkadaşım. Hiç bi kötülüğünü görmedim de keratanın
Ö;siyah en güzel renk lan bence de. cok iyi anlasıyorum piçle
B;Sadece renk değil sanki,olgu,yanılgı ya da katılık ilüzyonu gibi...
Ö;siyah hayat gibi lan. siyaha söz geçiremiyor bişiler. ya kurtulacaksın ya da katlanıcaksın
B;Mevzu sadece siyah mı,anımsattıkları mı. Bi insana ne anımsatabilir ki ?
Ö;sadece insana mı . bi canlıya . ne anımsatabilr ki ?
B;Yarasalar kısmen kördür,köpekler siyah beyaz görür. İçinde doğduğun şeyi anlamayı denemezsin ki. Bu yüzden sadece insan
Ö; Köpek siyah görür. düsünsene onun icin her şey ya siyah ya beyaz.işte bu yüzden siyah hayattır ya bir nevi
B; Bi köpeksen evet öyledir... Köpek miyiz ? Başka bişey olmak isterdim
Ö; pembe bi renk mi sence
B;Kavram olarak evet ama illa bi karakter biçmek gerekirse renklerin orospusu gibi sanki
Ö; beyaz da olabilr orospu . haangi rengi getirsen alıyor içine
B;epsinin tonunu kırmaktan geri kalmadığı kesin,daha önce dediğim gibi kavramlar her olguya uyucak şekilde tasarlanmış yeri gelir; Can yakan ruh hallerine varır hayat;
Terk edilmeler kan kırmızı,
Sensizlik zifiri siyah
Hüzün soluk mavi olur...Ö; Beyaz hem içine alır hem gider ton bozar. Hırçın orospu tabiri uygun sanırım.
B;Ya mavi, ya kırmızı, ya yeşil ? Köpek değiliz unutma. Ya da ? öyle miyiz ?
Ö; illa somut bi siyah beyaz görme yetisi mi lazım. hayat siyah beyazsa. pembeyi görebilme yeteneginin bi anlamı var mı
B; Pembeyi görebilmek pembeyi görebilmektir ? Ama sen onun pembe olmadığını iddaa edebilirsin zihninde,bu tek şeyi değiştirir
Ö; hayat boş pompala coş
B;Evet düşünmeye başlanılan anı es geçip şu sonuca varıyoruz;hepsini salla hadi karıya gidelim
Ö;bekar degilim ben unutma :D
B;Düşünmeye bu noktada başlaman da garip
Ö; seninle herşeye varım beeen .d
B;Sen benim ensest yolumsuuun .p -kardeş ayağına öhm-
Ö;hayat çelişkilerin toplamıyla oluşmus sacma bi mevzu degil mi
B;Tam olarak katılmasam da bu el hak veriyorum;düşünücek gücüm kalmadı zira
Ö; hani bir gün ölmek için her gün yaşıyoruz gibi bir söz var ordan bi girmeli
B;İşte şu noktada sığlaşıyorum çünkü ölüm zerre s.mde değil. Mecbur yaşıyosun lan ne bıdı bıdı yapıyosun şikayetin varsa siktir git intihar et diyesim geliyo
Ö; sikimde olsa ne işim var amk :D
B; O zaman seni sığlaşmaya davet ediyo- etmiyorum lan sonra seviyemiz düşüyo -.-
Ö; tamam gel babaya
B;babba mem-me ınga oof of yeter lan içim kabardı dibim çömeldi
Ö;babadan meme istyen cocuk erkekten .. of .p
B; Niye lan 200 kilo bi baban olaydı istemez miydin :D ben pislik olsun diye isterdim :D
Ö;:D ben karsısına geçip accık versene derdim sanırım
B;Cıvıdık lan
Ö;hayat cıvıyınca güzel la la la la
B;Cıvıp bokunu çıkarınca güzel la la la la la...
Ö;sertap 4 çeker batuhan .1 çeker. noktaya karsılık olan rakam nedir
a)3
b)3
c)3
d)3
B; e)3 ? hangi kamera çekiyo ?
Ö; hepsi
B;Bunu da çeksinler (!)
Ö;fotografında var zaten o ♥
B;Hankısı ?
Ö;pro pic...
Az önce tanık olduğunuz saçmalık -tabi okumaya üşenmediyseniz- iki kişilik bir monologtur ki bu da çelişki gerektirir.Gördüğünüz gibi kardeşim ömerle bi arada durmamız tehlikeli en basit sohbet bu kadar üst düzey saçmalığa varabiliyo. Akıllara zarar lan :D
Ben bi göz atınca sonradan diyorum kendi kendime -lan ne saçmalamışız ya ne içtik acıba diye.
Ömer öptüm kardeşim,sen anlarsın neyin ne olduğunu, hani canım hadi..
Batuhan; Ömer lan;Bi mazoşistin en masum görebilceği intihar şekli sevmek sanki
Ömer;sanki değil öyle bence. mazoşizmin dorugundan. en masum tarz
B; Masumiyet kan tadı verdiği zaman sence kaç melek kovulur gökyüzünden ?
Ö;Meleği blmem de. bulutlar ağlar sanırım
B;Dramatize etmek gereksiz;yağmur zamanı gelince yağar zaten.Çicekler zamanı gelince açar,güneş zamanı gelince batar fakat insanlar zamanı gelmeden gider...
Ö;Nerden biliyorsun ki gidişlerinin zamanı gelmeden oldugnu
B;''En azından'' ölene kadar yanındayım diyen bi insan takriben bi buçuk gün sonra gidiyosa mesela,bu zamanı geldiği için midir
Ö;yukardan zamanı gelmiştir de. sol'undan gelmemiştir be usta
B; Solu bu kadar zayıf mıdır insanın...
Ö;Solun sevdiğine zayıftır. düşmanına güçlü
B;Yukardan geldiyse zamanı ve eğer zayıfsa sevilene karşı o zaman asıl sevilen başkadır bu kurama göre.Katılmıyorum,kendi kendime söylediklerim izin vermez; Kırgın bir melek
Ağlamalıklı siyahın ayrılık yeşiline
Yalvardığını yazıyor gökyüzüne,
Tüm kutsallıklar yerle bir…Ö;Ağlamalıklı siyahı ac biraz.
B;Önerme;gözlerim karanlıkta siyah-i
Ö;neden siyah kötünün rengi
B; Çünkü insanlar aptal.Siyah onların korkuları benimse sadece arkadaşım. Hiç bi kötülüğünü görmedim de keratanın
Ö;siyah en güzel renk lan bence de. cok iyi anlasıyorum piçle
B;Sadece renk değil sanki,olgu,yanılgı ya da katılık ilüzyonu gibi...
Ö;siyah hayat gibi lan. siyaha söz geçiremiyor bişiler. ya kurtulacaksın ya da katlanıcaksın
B;Mevzu sadece siyah mı,anımsattıkları mı. Bi insana ne anımsatabilir ki ?
Ö;sadece insana mı . bi canlıya . ne anımsatabilr ki ?
B;Yarasalar kısmen kördür,köpekler siyah beyaz görür. İçinde doğduğun şeyi anlamayı denemezsin ki. Bu yüzden sadece insan
Ö; Köpek siyah görür. düsünsene onun icin her şey ya siyah ya beyaz.işte bu yüzden siyah hayattır ya bir nevi
B; Bi köpeksen evet öyledir... Köpek miyiz ? Başka bişey olmak isterdim
Ö; pembe bi renk mi sence
B;Kavram olarak evet ama illa bi karakter biçmek gerekirse renklerin orospusu gibi sanki
Ö; beyaz da olabilr orospu . haangi rengi getirsen alıyor içine
B;epsinin tonunu kırmaktan geri kalmadığı kesin,daha önce dediğim gibi kavramlar her olguya uyucak şekilde tasarlanmış yeri gelir; Can yakan ruh hallerine varır hayat;
Terk edilmeler kan kırmızı,
Sensizlik zifiri siyah
Hüzün soluk mavi olur...Ö; Beyaz hem içine alır hem gider ton bozar. Hırçın orospu tabiri uygun sanırım.
B;Ya mavi, ya kırmızı, ya yeşil ? Köpek değiliz unutma. Ya da ? öyle miyiz ?
Ö; illa somut bi siyah beyaz görme yetisi mi lazım. hayat siyah beyazsa. pembeyi görebilme yeteneginin bi anlamı var mı
B; Pembeyi görebilmek pembeyi görebilmektir ? Ama sen onun pembe olmadığını iddaa edebilirsin zihninde,bu tek şeyi değiştirir
Ö; hayat boş pompala coş
B;Evet düşünmeye başlanılan anı es geçip şu sonuca varıyoruz;hepsini salla hadi karıya gidelim
Ö;bekar degilim ben unutma :D
B;Düşünmeye bu noktada başlaman da garip
Ö; seninle herşeye varım beeen .d
B;Sen benim ensest yolumsuuun .p -kardeş ayağına öhm-
Ö;hayat çelişkilerin toplamıyla oluşmus sacma bi mevzu degil mi
B;Tam olarak katılmasam da bu el hak veriyorum;düşünücek gücüm kalmadı zira
Ö; hani bir gün ölmek için her gün yaşıyoruz gibi bir söz var ordan bi girmeli
B;İşte şu noktada sığlaşıyorum çünkü ölüm zerre s.mde değil. Mecbur yaşıyosun lan ne bıdı bıdı yapıyosun şikayetin varsa siktir git intihar et diyesim geliyo
Ö; sikimde olsa ne işim var amk :D
B; O zaman seni sığlaşmaya davet ediyo- etmiyorum lan sonra seviyemiz düşüyo -.-
Ö; tamam gel babaya
B;babba mem-me ınga oof of yeter lan içim kabardı dibim çömeldi
Ö;babadan meme istyen cocuk erkekten .. of .p
B; Niye lan 200 kilo bi baban olaydı istemez miydin :D ben pislik olsun diye isterdim :D
Ö;:D ben karsısına geçip accık versene derdim sanırım
B;Cıvıdık lan
Ö;hayat cıvıyınca güzel la la la la
B;Cıvıp bokunu çıkarınca güzel la la la la la...
Ö;sertap 4 çeker batuhan .1 çeker. noktaya karsılık olan rakam nedir
a)3
b)3
c)3
d)3
B; e)3 ? hangi kamera çekiyo ?
Ö; hepsi
B;Bunu da çeksinler (!)
Ö;fotografında var zaten o ♥
B;Hankısı ?
Ö;pro pic...
Az önce tanık olduğunuz saçmalık -tabi okumaya üşenmediyseniz- iki kişilik bir monologtur ki bu da çelişki gerektirir.Gördüğünüz gibi kardeşim ömerle bi arada durmamız tehlikeli en basit sohbet bu kadar üst düzey saçmalığa varabiliyo. Akıllara zarar lan :D
Ben bi göz atınca sonradan diyorum kendi kendime -lan ne saçmalamışız ya ne içtik acıba diye.
Ömer öptüm kardeşim,sen anlarsın neyin ne olduğunu, hani canım hadi..
Önermeler; ''Çikolata'' Güzeldir...
Başlığı yazdıktan sonra okudum ve bi özentilik sezdim evet.Ama alakası yok,bu yaşanan olaylar şu saçma -ve bi yandan harika- film piyasa çıkmadan önce olmuştu çünkü... Hangi film olduğunu söylememe gerek yok biliyosunuz çoğunuz -yine aklıma takıldı siz kimsin lan ?- Evet bende çikolata takıntısı olan birine çok değer vermiştim -bi zamanlar-. Onun içsel problemler yığını olduğunu ve benim bu yığına ağırlık katmaktan başka bi halta yaramadığımı anlamam uzun sürdü maalesef.Ben paranoyaktım her halükarda sorun çıkarıcak bi yer bulurdum,o da yalancıydı ama.Verdiği sözleri tutmayı sevmezdi,benden daha değerli olmadığını söylediği kişi,kurum ve kuruluşlara -burda hafif gülümsedim- daha çok ilgi gösterirdi... Garipti yani,birbirimizi harcamak için elimizden geleni yaptık.Sonuç olarak her seferinde iki el silah sesine karşın ortada kalan kanlar içindeki ''seni seviyorum'' oluyodu. Daha neleri öldürdük kimbilir,hangi duyguları körelttik ? Nelerin ..na koyduk acıba la.
Neyse boşveriyorum bunları beğendiğim bi yazıyı paylaşıcam -affet beni batuhan abi-
Seni çok acıklı bir filmin
Son sahnesindeki
Ölümcül bir replik olarak da kullanabilirdim
Ancak bu,
Geçmişim için postmodern,
Gelecek adına gayet hakikat bir öyküden,
Sır yazmak olacaktı bulutlara.
Şiyir kazımak olacaktı bir parça da
Bir işçinin alnına...
Sırtından bıçaklanan
Palyaçolardan söz etmek gerek biraz da
Mesai saatleri dışında,
Makyajından kan boşalan,
Ceset beyazı pudrasında,
Beyaz tenli cinayet tozları saklayan,
Korsan bir masal tarafından sürgün yazılan.
Yani tam da bu tür palyaçolardan işte.
Biraz benden,
Sonra biraz daha benden
Ve biraz da şarap!
Sonrasında zaten bu masal,
Narkotik şube tarafından basılacak.
-Yoksa sevmenin bir tür uyuşturucu olduğunu bilmiyor musun?
Kırmızı, en çok bir şiirin mısrasına yakışıyor,
Dedi Allah,
Güldü annem,
Ağladı şayir,
Öldü çocukluğum,
Övdü melek,
Dövdü polis,
Ve daha bir sürü şey işte,
Kendini garip kafiyelere saklayan.
Sanki ben değilmişim gibi,
Bir şişe şarabın arkasına saklanan.
Elimi ellerinden tutuyor ellerin,
Ben,
Hiç bilmediğim bulutlarda,
Konuşamamacasına huzura boğuluyordum aslında.
Uyuyordum mesela bir meleğin kanatlarında.
Oysa uyku,
Gezegenin içindeki
Evlerin içindeki
Odaların içindeki
Yatakların içinde
Uygulanması gereken
Bir ölüm haliydi.
Böyle güzel şeyler de olabilirdi,
Devlet, gittiğimiz tiyatroları yıkıp,
Yürüdüğümüz kaldırımları
Otopark yapabilirdi.
Ben yazarken bu satırları,
Düşüp ölebilirdim kağıdın üstüne.
Zaten istediği ne oluyor ki insanın,
Boşversene...
/Batuhan Dedde
Neyse boşveriyorum bunları beğendiğim bi yazıyı paylaşıcam -affet beni batuhan abi-
Seni çok acıklı bir filmin
Son sahnesindeki
Ölümcül bir replik olarak da kullanabilirdim
Ancak bu,
Geçmişim için postmodern,
Gelecek adına gayet hakikat bir öyküden,
Sır yazmak olacaktı bulutlara.
Şiyir kazımak olacaktı bir parça da
Bir işçinin alnına...
Sırtından bıçaklanan
Palyaçolardan söz etmek gerek biraz da
Mesai saatleri dışında,
Makyajından kan boşalan,
Ceset beyazı pudrasında,
Beyaz tenli cinayet tozları saklayan,
Korsan bir masal tarafından sürgün yazılan.
Yani tam da bu tür palyaçolardan işte.
Biraz benden,
Sonra biraz daha benden
Ve biraz da şarap!
Sonrasında zaten bu masal,
Narkotik şube tarafından basılacak.
-Yoksa sevmenin bir tür uyuşturucu olduğunu bilmiyor musun?
Kırmızı, en çok bir şiirin mısrasına yakışıyor,
Dedi Allah,
Güldü annem,
Ağladı şayir,
Öldü çocukluğum,
Övdü melek,
Dövdü polis,
Ve daha bir sürü şey işte,
Kendini garip kafiyelere saklayan.
Sanki ben değilmişim gibi,
Bir şişe şarabın arkasına saklanan.
Elimi ellerinden tutuyor ellerin,
Ben,
Hiç bilmediğim bulutlarda,
Konuşamamacasına huzura boğuluyordum aslında.
Uyuyordum mesela bir meleğin kanatlarında.
Oysa uyku,
Gezegenin içindeki
Evlerin içindeki
Odaların içindeki
Yatakların içinde
Uygulanması gereken
Bir ölüm haliydi.
Böyle güzel şeyler de olabilirdi,
Devlet, gittiğimiz tiyatroları yıkıp,
Yürüdüğümüz kaldırımları
Otopark yapabilirdi.
Ben yazarken bu satırları,
Düşüp ölebilirdim kağıdın üstüne.
Zaten istediği ne oluyor ki insanın,
Boşversene...
/Batuhan Dedde
Otobüsü kaçırmışım gibi bi his var içimde :)
Son sahneye doğru kopmak gibi bi sorunum var nedenini bende bilmiyorum. Hayvansal bi içgüdü olabilir mesela ?
24 Ağustos 2011 Çarşamba
''Hayal Poligonu'';Atış serbest.
Masumiyet demetinden,korku ve mutsuzluk yığınına dönüşmemiz arasında geçen zamana ''çocukluk'' denirmiş rivayete göre... Ne hayaller,ne hayal gücü.Geriye kalan kardeşim ömerin de söylediği gibi ''üçün biri,ya da birin üçü'' -katılıyorum ömer yeni şeylere açık olmak gerek.- Ne kadar zengindik gerçekten,en basitinden herşeyi başarabilicek hayalgücümüz vardı.
Hayal poligonu burası; Atış serbeeeeest !!
Sonra veryansın saçmalıklar. S.k kadar aklımızla anlamadığımız işlere kalkışır dururduk :)
-Ömer
-Hah ?
-Ben astronot olcam lan
-Ohooo o bişey mi ben ''pimp'' olcam
-O ne ya ?
-Bilmem amcam geçen gün senden sağlam pimp olur dedi,denicem yapabilirsem pimp olucam ben
Bak lan işte masumiyet akıyo diyologtan -hakkaten bizim zamanımızda böyle oluyodu yalnız bu diyologlar,şimdiki çocuklar sayko onları geç-
Bakınız yaşımız itibariyle geçen diyologlara;
-Ömer
-Hıh ?
-Uzayda hayat var mı lan sence ?
-Bilmem.Varsa ...me kadar çok da şey yapma yani
-Playboyda hayat var mı desem bana genetik harita bile verirsin ama dimi puşt ?
-......
Noluyo bize ya.Bizi bu hale internet,tv falan sokmadı ben size diyim.İnsanlar,insanlık bizi bu hale getirdi....
(Akabinde sigara yakar)
Pardon yakmaz.Yanlış oldu lan bu eleman sigara içmiyo ki. hay kafana batuhan yaaaaa....
Hayal poligonu burası; Atış serbeeeeest !!
Sonra veryansın saçmalıklar. S.k kadar aklımızla anlamadığımız işlere kalkışır dururduk :)
-Ömer
-Hah ?
-Ben astronot olcam lan
-Ohooo o bişey mi ben ''pimp'' olcam
-O ne ya ?
-Bilmem amcam geçen gün senden sağlam pimp olur dedi,denicem yapabilirsem pimp olucam ben
Bak lan işte masumiyet akıyo diyologtan -hakkaten bizim zamanımızda böyle oluyodu yalnız bu diyologlar,şimdiki çocuklar sayko onları geç-
Bakınız yaşımız itibariyle geçen diyologlara;
-Ömer
-Hıh ?
-Uzayda hayat var mı lan sence ?
-Bilmem.Varsa ...me kadar çok da şey yapma yani
-Playboyda hayat var mı desem bana genetik harita bile verirsin ama dimi puşt ?
-......
Noluyo bize ya.Bizi bu hale internet,tv falan sokmadı ben size diyim.İnsanlar,insanlık bizi bu hale getirdi....
(Akabinde sigara yakar)
Pardon yakmaz.Yanlış oldu lan bu eleman sigara içmiyo ki. hay kafana batuhan yaaaaa....
Önermeler;Matlık ruhuma yakıştı.
Ruhum mat;
Her fırsatta adını karaladığım
Sayfalarım kirli.
Gözyaşıyla karışık umudun içinde
Boğazıma kadar ‘’sana’’ batmışım…
Ve şimdi,
Can yakan ruh hallerinde;
Terk edilmeler kan kırmızı,
Sensizlik zifiri siyah
Hüzün soluk mavi…
Masumiyet kırgın,
Kanla karışık yağan yalnızlık,
Mevsim normalleri üstünde seyrederken
Sanrılara sarılı cümleler isyanda,
Yarım bırakılmaktan.
Kırık hayallere nazır,gözü yaşlı
Bizim gibi,
Eksik kalmaktan…
Ne demişti matt lucas ustamız;''I love you more than interracial gangbang'' -LBU ellie grace--
Başlığımı mazur görün lütfen,aslında çok normal bi şekilde oturdum bilgisayar başına.Ama bişeylerle ilgili kafa yormaya başlayınca sistemim ısınıyo acıcık.Hepinizin bildiği gibi -sen kimsiniz bu arada ?- ben aşırı dinci bi birliğin okulunda okuyorum -daha mezun olmama da var lan napıcam ben yaaa- Ve fark ettim ki aşırı disiplinliymiş gibi görünen düzen aslında koca bi çöküntüden ibaret.Bazı ailelerin düşüncelerine göre normal olmayan bi sistemde okuyan çocuklar -en ufak örnekler olarak okul nüfusunun sadece %3ünün kız olması,herhangi bi programda kızla erkeğin bi arada bile oturamaması verilebilir- daha iyi yerlere gelicek daha ahlaklı yetişicek vs. Burdan o mallara sesleniyorum ! Yok öyle bişey.Ben isim vermeye başlasam bizim okulda düzgün olarak bilinen en az 50-60 elemanı çürüğe çıkartılar haberleri yok.En basitinden sigara,alkol vb. durumlar öğrencilerin genelinde yaygın zaten. Azgınlık desen hat safhada. Seviye zaten yerlerde;yere tüküren hömküren,(!) arkadaşlar da var sağolsunlar.Küfrün bi kaç bini bi para.Şimdi bu içerden bakış bi de gerizekalı ve zengin ailelerin bakışına alıyorum kamerayı.
-Hanım bizim Oğlan -kız diye örneklendiremeycem okulda kız çok az zaten %80ininde sağlam sakal-bıyık var önümüzden geçerken 'abimiiss!' diye selam çakıyoruz- ne kadar çalışıyo görüyo musun ? Çok düzgün yetiştirdik bu çocuğu biz,içkisi sigarası yok,karı kızla uğraşmıyo -öhm pardon-.Bu okula vermekle ne iyi ettik !!!!
Bak şu son cümleye dikkat;bu okula vermekle ne iyi ettik. Sanıyolar ki kapalı hücre görünen bi yerde çocuğunu tutarsa o çocuk her şeyden uzak durur hiç bi pisliğe bulaşmaz.Yani eleman farkında değil;o çocuk bi şeyleri yaşamadığı,görmediği için hayat tecrübesi yok ve tek başına kaldığı gün yoldan çıkmak dışında bişey yapamıycak.Şöyle düşünün yırtıcı bi kuşu koliye kapatıp sakinleşmesini ve sonra açtığında dışarı çıkıp sakin sakin durmasını bekliyosunuz. ????? Çok akıllıca evet sormayın yahu.Haaa bu arada çok özür dilerim; siktiğimin okulunda adelet denen bişey yok. Bu vericeğim örnek gerçektir şaka algılamayın; eğer cumaya gitmiyosa bi öğrenci o öğrenci ne kadar yırtınırsa yırtınsın erkek hocalardan sözlüleri düşük alır.Üstüne cuma vakti sınıfta,kantinde nöbetçi öğretmene yakalanırsanız bi sürü laf yersiniz.Ya benim cuma günki öğle molasında neden hocalardan kaçmam gereksin ya.Böyle saçma bi durum var ortada.Saç baş desen ayrı mevzu.Okul ceketi giymeden mont giyemiyosun falan. İşin içinden mantıklıca sıyrılıp savunma yapıcak gahpa çocuğu varsa mail göndersin ağzına bi sıçam sayın seyirciler. Bak sinir tepeme çıktı ufaktan.BU ARADA;okul kurallarına göre benim şu anda yaptığım da illegal yani okul yöneticilerinden biri bu yazıyı okuyosa -ananızın ellerinden öpüyorum hocam- benim okuldan atılmam söz konusu olabilir -inşaallaaaah !!! Neyse konu cıvıdı ben aslında little britain usa denen güzel bi diziden bahsedicektim olaylar bi anda karıştı .s Mola ya bişeyler içip gelicem...
-Hanım bizim Oğlan -kız diye örneklendiremeycem okulda kız çok az zaten %80ininde sağlam sakal-bıyık var önümüzden geçerken 'abimiiss!' diye selam çakıyoruz- ne kadar çalışıyo görüyo musun ? Çok düzgün yetiştirdik bu çocuğu biz,içkisi sigarası yok,karı kızla uğraşmıyo -öhm pardon-.Bu okula vermekle ne iyi ettik !!!!
Bak şu son cümleye dikkat;bu okula vermekle ne iyi ettik. Sanıyolar ki kapalı hücre görünen bi yerde çocuğunu tutarsa o çocuk her şeyden uzak durur hiç bi pisliğe bulaşmaz.Yani eleman farkında değil;o çocuk bi şeyleri yaşamadığı,görmediği için hayat tecrübesi yok ve tek başına kaldığı gün yoldan çıkmak dışında bişey yapamıycak.Şöyle düşünün yırtıcı bi kuşu koliye kapatıp sakinleşmesini ve sonra açtığında dışarı çıkıp sakin sakin durmasını bekliyosunuz. ????? Çok akıllıca evet sormayın yahu.Haaa bu arada çok özür dilerim; siktiğimin okulunda adelet denen bişey yok. Bu vericeğim örnek gerçektir şaka algılamayın; eğer cumaya gitmiyosa bi öğrenci o öğrenci ne kadar yırtınırsa yırtınsın erkek hocalardan sözlüleri düşük alır.Üstüne cuma vakti sınıfta,kantinde nöbetçi öğretmene yakalanırsanız bi sürü laf yersiniz.Ya benim cuma günki öğle molasında neden hocalardan kaçmam gereksin ya.Böyle saçma bi durum var ortada.Saç baş desen ayrı mevzu.Okul ceketi giymeden mont giyemiyosun falan. İşin içinden mantıklıca sıyrılıp savunma yapıcak gahpa çocuğu varsa mail göndersin ağzına bi sıçam sayın seyirciler. Bak sinir tepeme çıktı ufaktan.BU ARADA;okul kurallarına göre benim şu anda yaptığım da illegal yani okul yöneticilerinden biri bu yazıyı okuyosa -ananızın ellerinden öpüyorum hocam- benim okuldan atılmam söz konusu olabilir -inşaallaaaah !!! Neyse konu cıvıdı ben aslında little britain usa denen güzel bi diziden bahsedicektim olaylar bi anda karıştı .s Mola ya bişeyler içip gelicem...
23 Ağustos 2011 Salı
*siyahla beyazın eylem kardeşliği
Öncelikle belirticem bu parça tamamen bi blogdan alıntıdır.Gerçekten çok hoşuma gittiği için paylaşıcam. İtirazı olan siktirip gidebilir.Hade canım hade bekleme yapma.
"Gençlik ve serdeki hafif anarşistlik... 1968 olimpiyatlarında 200 m.de altın ve bronz madalya kazanan Amerikalı 2 siyah atlet, Tommie Smith ve John Carlos'un siyah deri eldivenli yumrukları havada, başları önde posteri yıllarca hayal dünyamızı süslemişti.
Aynur Çağlı'nın o muhteşem haberini okuyana kadar o karede önde duran, gümüş madalyalı Avustralyalı beyaz atlete hiç dikkat etmemişim. Adı Peter Normanmış. Peter mart ayında öldü. Haberin tekrar gündeme gelmesinin sebebi bu. Gelelim hikayeye... Mexico City'de 200m. finali koşulmuş, Amerikalı siyahi atletler Tommie Smith ve John Carlos 1. ve 3. gelirken, 2.liği Avustralyalı beyaz Peter Norman kazanmış. Madalya töreni için beklerken, Carlos, Peter Norman'a sormuş:
- İnsan haklarına inanıyor musun?
- Evet, inanıyorum.
- Peki ya Tanrı'ya?
- Bütün kalbimle...
Bunun üzerine,2 siyah atlet kafalarındaki eylem planını açıklamışlar, Norman tereddütsüz katılmış: - Eyleminizi destekleyeceğim, ne yapmam gerektiğini söyleyin!
İlk defa, o günler için müthiş bir provokasyon hatta devrim sayılacak bir eylem planlıyorlar: Amerika'daki ırk ayrımcılığını ve siyahlara reva görülen fakirliği, ikinci sınıf vatandaşlığı protesto edecekler. Ama nasıl? Fikir Norman'dan gelir 1çift siyah deri eldiven bulurlar, sağ teki Tommie, sol teki John eline geçiriyor; fakirliği sembolize etmek için çıplak ayakla kürsüye çıkıp, başları kederle öne eğik, sıkılı yumruklarını havaya kaldırıyorlar. Önlerinde duran Peter Norman da, dayanışmasını göstermek için kalbinin üstüne 'İnsan Hakları için Olimpiyat Projesi Hareketi'nin kokartını iğneliyor. Amerikan milli marşı çalarken plan icra ediliyor.
Ve tabi dünya birbirine giriyor. Amerika ayağa kalkıyor. Olimpiyatlar bile gölgede kalıyor, dünya gazeteleri yumrukları havada siyah atletlerin fotoğrafını ilk sayfadan veriyor. Amerikan Olimpiyat Komitesi iki siyah atletin spor kariyerini o saniye bitirir. Eylem amacına ulaşmış, Amerika'daki zenci azınlığın durumu dünya gündemine girmiştir. Smith ve Carlos spor hayatlarını (ve buna bağlı olarak geleceklerini) feda etmiş ama dünya tarihine geçmişlerdir. Dünyadaki yüz milyonlarca ezilmiş siyahın ilahı haline gelmişlerdir.
Peki ya Avustralyalı beyaz Peter Norman? Anlatılanlara göre Norman'ın da hayatı kararmış. Tommie Smith demiş ki: "Peter, bir beyazdı. O günlerde siyahların haklarını savunma cesareti gösteren, onurlu ve belkemiği sahibi beyaz çok azdı. Peter, Avustralya'ya döndüğünde kimse yüzüne bakmadığı gibi, herkes tarafından yargılandı. Onun da atletizm kariyeri bitti, spor çevrelerinden dışlandı.Tehditler, işsizlik ve tecrit nedeniyle öyle sıkıntılı günler yaşadık ki, üçümüzün de ilk evliliği sona erdi."
Avustralya Devleti Norman'ı ölene kadar affetmemiş ama Norman intikamını mezara götürmüş: 1968 Olimpiyatları finalinde ikinci olurken kırdığı 200 mt. Avusturalya rekoru hâlâ, 38 yıl sonra kırılamamış.Ölene kadar süren 'eylem kardeşliği'.. 2 Amerikalı ve bir Avustralyalı 'lanetli' atletin o gün başlayan 'eylem kardeşliği' ve dostlukları ömür boyu sürmüş. Aradan geçen 38 yıl boyunca, yazışmışlar, buluşmuşlar, görüşmüşler. Ta ki geçen mart ayında, Peter Norman evinin bahçesinde kalp krizi geçirip ölene kadar. Melbourne'de yapılan cenaze töreninde 'Onurlu beyaz atlet' Peter Norman'ın tabutu, Tommie Smith ve John Carlos'un omuzlarında! Üç 'eylem kardeşi' son kez omuz omuza... "
Aynur Çağlı'nın o muhteşem haberini okuyana kadar o karede önde duran, gümüş madalyalı Avustralyalı beyaz atlete hiç dikkat etmemişim. Adı Peter Normanmış. Peter mart ayında öldü. Haberin tekrar gündeme gelmesinin sebebi bu. Gelelim hikayeye... Mexico City'de 200m. finali koşulmuş, Amerikalı siyahi atletler Tommie Smith ve John Carlos 1. ve 3. gelirken, 2.liği Avustralyalı beyaz Peter Norman kazanmış. Madalya töreni için beklerken, Carlos, Peter Norman'a sormuş:
- İnsan haklarına inanıyor musun?
- Evet, inanıyorum.
- Peki ya Tanrı'ya?
- Bütün kalbimle...
Bunun üzerine,2 siyah atlet kafalarındaki eylem planını açıklamışlar, Norman tereddütsüz katılmış: - Eyleminizi destekleyeceğim, ne yapmam gerektiğini söyleyin!
İlk defa, o günler için müthiş bir provokasyon hatta devrim sayılacak bir eylem planlıyorlar: Amerika'daki ırk ayrımcılığını ve siyahlara reva görülen fakirliği, ikinci sınıf vatandaşlığı protesto edecekler. Ama nasıl? Fikir Norman'dan gelir 1çift siyah deri eldiven bulurlar, sağ teki Tommie, sol teki John eline geçiriyor; fakirliği sembolize etmek için çıplak ayakla kürsüye çıkıp, başları kederle öne eğik, sıkılı yumruklarını havaya kaldırıyorlar. Önlerinde duran Peter Norman da, dayanışmasını göstermek için kalbinin üstüne 'İnsan Hakları için Olimpiyat Projesi Hareketi'nin kokartını iğneliyor. Amerikan milli marşı çalarken plan icra ediliyor.
Ve tabi dünya birbirine giriyor. Amerika ayağa kalkıyor. Olimpiyatlar bile gölgede kalıyor, dünya gazeteleri yumrukları havada siyah atletlerin fotoğrafını ilk sayfadan veriyor. Amerikan Olimpiyat Komitesi iki siyah atletin spor kariyerini o saniye bitirir. Eylem amacına ulaşmış, Amerika'daki zenci azınlığın durumu dünya gündemine girmiştir. Smith ve Carlos spor hayatlarını (ve buna bağlı olarak geleceklerini) feda etmiş ama dünya tarihine geçmişlerdir. Dünyadaki yüz milyonlarca ezilmiş siyahın ilahı haline gelmişlerdir.
Peki ya Avustralyalı beyaz Peter Norman? Anlatılanlara göre Norman'ın da hayatı kararmış. Tommie Smith demiş ki: "Peter, bir beyazdı. O günlerde siyahların haklarını savunma cesareti gösteren, onurlu ve belkemiği sahibi beyaz çok azdı. Peter, Avustralya'ya döndüğünde kimse yüzüne bakmadığı gibi, herkes tarafından yargılandı. Onun da atletizm kariyeri bitti, spor çevrelerinden dışlandı.Tehditler, işsizlik ve tecrit nedeniyle öyle sıkıntılı günler yaşadık ki, üçümüzün de ilk evliliği sona erdi."
Avustralya Devleti Norman'ı ölene kadar affetmemiş ama Norman intikamını mezara götürmüş: 1968 Olimpiyatları finalinde ikinci olurken kırdığı 200 mt. Avusturalya rekoru hâlâ, 38 yıl sonra kırılamamış.Ölene kadar süren 'eylem kardeşliği'.. 2 Amerikalı ve bir Avustralyalı 'lanetli' atletin o gün başlayan 'eylem kardeşliği' ve dostlukları ömür boyu sürmüş. Aradan geçen 38 yıl boyunca, yazışmışlar, buluşmuşlar, görüşmüşler. Ta ki geçen mart ayında, Peter Norman evinin bahçesinde kalp krizi geçirip ölene kadar. Melbourne'de yapılan cenaze töreninde 'Onurlu beyaz atlet' Peter Norman'ın tabutu, Tommie Smith ve John Carlos'un omuzlarında! Üç 'eylem kardeşi' son kez omuz omuza... "
Yu hev e mesıj furom gad
Zaman teknoloji zamanı değil mi lan !.Ben yeni uygulamaların taraftarıyım,seveniyim,herbişeyiyim.Konu yanlış anlaşılmasın -sanki ne sikime yanlış anlaşılcaksa,ben yazıyorum ben okuyorum bunları kim görcek lan ruh hastası- yeni uygulamadan kastım facenin ''şimdiye kadar seni kaç kişi dürtmüş öğren,tüm fantezilerin gerçek olsun'' gibisinden'' bi uygulaması değil.Evrenle ilgili bilinmeyenlerin,bi kalıba alınmayanların üstünden yapılması gereken uygulamalar bunlar -70lerin çocukları bilir ki çizgi roman,tv ''tv nerde varsa mk'',hayal dünyası gibi saçma sapan yığınların bir bütün olduğu hayatlara göre şimdiye uzaya takır takır gidilip gelinmesi gerekiyodu mk.hani nerde uçan arabalar,peynirden yapılmış aydede,hani horoz şekerleri,hani benim gençliğim nerdeeee. öhm neyse konudan saptık- mesela dini alanda şu sevap-günah işine bi açıklık getirilsin istiyorum.Günlük olarak sevap raporu i-meyilime gelsin istiyorum.datlu istiyorum çiklat istiyorum. ööff sokarım öyle işe ! Olmuyo işte.Biliyorum ki bi gün check etmek için açtığım meyilimde asla ''you have a message from god'' başlığında tek yönlü bi ileti olmeycak. Ya da aldığım bi imeyilden hayatın sırrını öğrenemiycem. ''Uçan araba yok,uzaya gitmek yok.uzay yüzü görmeden ölcez gitcez lan -Aloooo aypotlan kandıramazsınız beni !'' demişti semra can ablamız ne de güzel söylemişti lan.ağzını yidiğiim ! -semra ablaya,miço ve fıçıya selamlar <3 Çok kafa kurcalıyo şu işler yaaaa. hoof ! pöff ! hıahh ! höhh ! hırğğh !...
Kapanış merasimi
Bu açılıştan çok kapanış merasimi gibi... Tıkanmışlığın hat safhada olduğu bi anın sürekli gözümün önüne perde misali düşmesi kadar korkunç geliyo nedense.Korkak mıyım lan acaba ? Yok ya değilimdir ? Değilimdir dimi ?
Belki de öyleyizdir.Peki biz kimiz ? Batuhan ve saz arkadaşları değil heralde.Biz.Bi varlık yığını değil de duygu karmaşı sanki;ben aşk,ben nefret,ben acıma... Biz ya da bilinen tabiriyle ''batuhan''. Öyle ya yerine göre anılırım bendeSevmeyen köpek der seven .. Seven ne der bilmiyorum bende,söylenilenlere göre sevenim çok da s.kime kadar afedersin. Daha önce demiştim;
-Yağmur zamanı gelince yağar,çicekler zamanı gelince açar,karınca zamanı gelince ölür.
-Ya insan !?
-Haa insan mı ? O zamanı gelmeden siktir olur gider,sevilesidir,güzeldir,bencildir,kana susamıştır !
Sonra saate bakarım;oooovv saat sabah 3;00
Bi de beden saatini tartarım sonuç bi gelir uyku saatime daha 5 saat var.
Şizofren ruh hallerinde kendinle sohbete devam derim usulca,sonra bakarım kapanış merasimi son bulmuş,herkes gitmiş,göt gibi ortada kalmışım...
Belki de öyleyizdir.Peki biz kimiz ? Batuhan ve saz arkadaşları değil heralde.Biz.Bi varlık yığını değil de duygu karmaşı sanki;ben aşk,ben nefret,ben acıma... Biz ya da bilinen tabiriyle ''batuhan''. Öyle ya yerine göre anılırım bendeSevmeyen köpek der seven .. Seven ne der bilmiyorum bende,söylenilenlere göre sevenim çok da s.kime kadar afedersin. Daha önce demiştim;
-Yağmur zamanı gelince yağar,çicekler zamanı gelince açar,karınca zamanı gelince ölür.
-Ya insan !?
-Haa insan mı ? O zamanı gelmeden siktir olur gider,sevilesidir,güzeldir,bencildir,kana susamıştır !
Sonra saate bakarım;oooovv saat sabah 3;00
Bi de beden saatini tartarım sonuç bi gelir uyku saatime daha 5 saat var.
Şizofren ruh hallerinde kendinle sohbete devam derim usulca,sonra bakarım kapanış merasimi son bulmuş,herkes gitmiş,göt gibi ortada kalmışım...
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
