25 Ağustos 2011 Perşembe

Önermeler; ''Çikolata'' Güzeldir...

Başlığı yazdıktan sonra okudum ve bi özentilik sezdim evet.Ama alakası yok,bu yaşanan olaylar şu saçma -ve bi yandan harika- film piyasa çıkmadan önce olmuştu çünkü... Hangi film olduğunu söylememe gerek yok biliyosunuz çoğunuz -yine aklıma takıldı siz kimsin lan ?- Evet bende çikolata takıntısı olan birine çok değer vermiştim -bi zamanlar-. Onun içsel problemler yığını olduğunu ve benim bu yığına ağırlık katmaktan başka bi halta yaramadığımı anlamam uzun sürdü maalesef.Ben paranoyaktım her halükarda sorun çıkarıcak bi yer bulurdum,o da yalancıydı ama.Verdiği  sözleri tutmayı sevmezdi,benden daha değerli olmadığını söylediği kişi,kurum ve kuruluşlara -burda hafif gülümsedim- daha çok ilgi gösterirdi...  Garipti yani,birbirimizi harcamak için elimizden geleni yaptık.Sonuç olarak her seferinde iki el silah sesine karşın ortada kalan kanlar içindeki ''seni seviyorum'' oluyodu. Daha neleri öldürdük kimbilir,hangi duyguları körelttik ? Nelerin ..na koyduk acıba la.
Neyse boşveriyorum bunları beğendiğim bi yazıyı paylaşıcam -affet beni batuhan abi-


Seni çok acıklı bir filmin
Son sahnesindeki
Ölümcül bir replik olarak da kullanabilirdim
Ancak bu,
Geçmişim için postmodern,
Gelecek adına gayet hakikat bir öyküden,
Sır yazmak olacaktı bulutlara.
Şiyir kazımak olacaktı bir parça da
Bir işçinin alnına...

Sırtından bıçaklanan
Palyaçolardan söz etmek gerek biraz da
Mesai saatleri dışında,
Makyajından kan boşalan,
Ceset beyazı pudrasında,
Beyaz tenli cinayet tozları saklayan,
Korsan bir masal tarafından sürgün yazılan.
Yani tam da bu tür palyaçolardan işte.
Biraz benden,
Sonra biraz daha benden
Ve biraz da şarap!
Sonrasında zaten bu masal,
Narkotik şube tarafından basılacak.
-Yoksa sevmenin bir tür uyuşturucu olduğunu bilmiyor musun?

Kırmızı, en çok bir şiirin mısrasına yakışıyor,
Dedi Allah,
Güldü annem,
Ağladı şayir,
Öldü çocukluğum,
Övdü melek,
Dövdü polis,
Ve daha bir sürü şey işte,
Kendini garip kafiyelere saklayan.
Sanki ben değilmişim gibi,
Bir şişe şarabın arkasına saklanan.

Elimi ellerinden tutuyor ellerin,
Ben,
Hiç bilmediğim bulutlarda,
Konuşamamacasına huzura boğuluyordum aslında.
Uyuyordum mesela bir meleğin kanatlarında.
Oysa uyku,
Gezegenin içindeki
Evlerin içindeki
Odaların içindeki
Yatakların içinde
Uygulanması gereken
Bir ölüm haliydi.
Böyle güzel şeyler de olabilirdi,
Devlet, gittiğimiz tiyatroları yıkıp,
Yürüdüğümüz kaldırımları
Otopark yapabilirdi.
Ben yazarken bu satırları,
Düşüp ölebilirdim kağıdın üstüne.
Zaten istediği ne oluyor ki insanın,
Boşversene... 



/Batuhan Dedde

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder